SUŞEHRİ’NİN TARİHÇESİ

İLKÇAĞ-ESKİÇAĞ DÖNEMİNDE SUŞEHRİ

Suşehri; Andreas, Andiryas, Enderes, Endires, Suşehri biçimlerinde söylenen tarihsel adın aslının Luvi dilinden, daha doğrusu onun ardılı Kappadokia dilinde Adra; erkek koca, ana tanrıçanın erkeği anlamında iken, bu isim Rum ağzında Andreas, Türk ağzında Andıras-Enderes ve Endires’e dönüşmüştür. Her ne kadar Suşehri yöresinin İlkçağ’da ve Ortaçağ başlarında en önemli kenti Nicopolis (Pürk) idiyse de Adra-Adras-Andreas adı Suşehri’nin İsa’dan önce var olduğunu kanıtlamaktadır. En azından M.Ö. 500’ün öncesinden beri var olduğunu kanıtlamaktadır.

Suşehri çevresi jeomorfolojik özellikleri, sahip olduğu lokasyon avantajları ile Kalkolitik Çağ’da (4500-3000) iskân görmeye başlamıştır. Suşehri’nde GKÇ (Geç Kalkolitik Çağ)’da iskân gören dört yerleşim yeri tesbit edilmişdir;

1- Kale yerleşkesi (Akşar) GKÇ (Geç Kalkolitik Çağ)

2- Çataltepe yerleşkesi (Balkara) (GKÇ)

3- Buldur Köyü yerleşkesi  GKÇ)

4- Kale Yamaç yerleşkesi. (GKÇ)

5- Küçükgüzel yerleşkesi (Tunç Çağı)

6- Karut Höyüğü (Bostancık) yerleşkesi (İTÇ)  (ilk Tunç Çağı)

7- Tilki Tepesi ve Kilisealtı Höyükleri Pürk /Yeşilyayla yerleşkesi. (İTÇ)

8- Gelengeç Köyü yerleşkesi. (İTÇ)

9- Sıradur Höyüğü  (İTÇ)

10- Solak höyüğü İlk Tunç Çağı  (İTÇ) yerleşkeleridir.

11- Halil Baba yerleşkesi (Karaağaç köyü)  (Demir çağı)

12-Garip Mezarlığı (Çakırlı)  (Demir çağı)

13- Güdeli yerleşkesi  (Demir çağı)

14- Güneyli (Zövker) yerleşkesi  (Demir çağı)

15- Eskişar kalesi  (Helenistik-Roma Dönemi) 

16- Sis Kalesi  (Helenistik-Roma)

17- Polat Kalesi  (Helenistik-Roma: MÖ. 331-66)

18- Ezbider  (Arzncik) yerleşkesi: GTÇ (MÖ 1750-1200) (Geç Tunç Çağı)

19- Nicopolis-Pürk yerleşkesi (MÖ. 65) Hellenistik-Roma dönemine ait yerleşkelerdir. Nicopolis (Pürk) MS. birinci yüzyıldan itibaren MS. 499 yılına kadar Armenia Minor Krallığına başkentlik yapmıştır. Yine Nicopolis  (Pürk) kentinde Roma İmparatoru Trajan adına sikkeler basılmıştır. Bu husus Nicopolis'in (Pürk) önemini bir kat daha artırmıştır. Yalnız Nicopolis kenti kurulmadan önce Burg/Pürk yerleşkesi vardı. Nicopolis var olan Burg/ Pürk kentine kuruldu.

Roma İmparatoru Hadrianus (M.S.129-131) ve Bizans İmparatoru Jüstinyen (527-565) Nicopolis/Pürk’ü ziyaret etmişlerdir. Dolayısıyla bu iki İmparator Suşehri  (Andreas ) yöresini de gezmişlerdir. Bizans İmparatoru Jüstinyen, M.S.499 yılında meydana gelen depremde yerle bir olan Nicopolis / Pürk  kentini Nicopolis kentinin biraz yukarısına bugünkü Pürk Köyü’nün yerinde  yeniden kurdurmuştur.

TÜRKLERDEN ÖNCE SUŞEHRİ BÖLGESİ

Suşehri ve çevresinde hakimiyet süren uygarlıklar şunlardır: Hattiler, Hititler, Kimmerler, İskitler (Kısmen) Kaşkalar, Azzi Hayasalar, Pontos İmparatorluğu (MÖ. 280-47) Persler, Amazonlar, Armenia Minor Krallığı, Roma İmparatorluğu, Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu ve Partlar. Suşehri ve çevresi Medler, Sasaniler (MS. 575) ve Emeviler’in de istilasına uğramıştır (663-674). 

Suşehri Ovası Klasik Antik Çağ’dan bu yana şu isimlerle anılmıştır. Ahşarti Taşt Ovası, Sadağa Ovası, Şarkî Karahisar ovası, Şapın (Şabin)  Karahisar Ovası, Akşehir Ovası, Erzincan Akşehiri Ovası, Kemah Akşehiri Ovası, Akşarabad Ovası. Türkiye Selçukluları döneminde de bu isimler muhafaza edilmiştir. 

Suşehri ve çevresinde günümüze kadar ulaşan en önemli tarihi kalıntılar MS. en az 1000'li yıllara tarihlenen Aspasya Çeşmesi, Keşiş Pınarı, Ağrakos ve Pürk su kanalları ile Sis Havariler Manastırı kalıntılarıdır. Ağrakos su kanalı yer yer deforme olsa da kalıntılarını görmek mümkündür. Pürk su kanalı ise zamanın tahribatına rağmen hâlâ bütün ihtişamı ile hizmet vermektedir.

Suşehri bölgesinde tarihte birçok savaşa sahne olmuştur.  Özellikle Azzi-Hayasa- Hitit,  Pontos - Roma savaşları Suşehri ve çevresinde cerayan etmiştir. Roma İmparatorluğu ile Pontos İmparatorluğu arasında MÖ. 48 yılında Suşehri ovasında Pharneke Savaşı cereyan etmiş ve savaşı Pontos’lular kazanmıştır.

Celali ayaklanmalarının önderi Bozoklu Celal ve yandaşları da 1519 yılında Akşehir Ovası’nda  ( Suşehri Ovası)  etkisiz hale getirilmişlerdir.

TÜRKLERİN ANADOLU'YA GELİŞİ VE SUŞEHRİ'NE YERLEŞMELERİ

Abbasiler devrinde Türk komutanlar Anadolu'ya girerek Sivas, Şarkikarahisar ve civarındaki Bizans şehir ve kasabalarını tahrib etmişler ve bu gazalar sonucu kaleler harabe haline gelmiştir.  Bu gazilerden olan Danişmendli beyi Gümüştekin, Ahmet Gazi, Çavuldur, Çaka, Kara Tanga, Karategin, Hasan, Süleyman, Eyüb ve Abdurrahman Gaziler Rum memleketlerine akınlar yapmışlardır. Melik Ahmet Gazi'nin Canik seferine katılan Abdurrahman Gazi Trabzon, Gürcü ve Ermeni beyleri ile savaşırken şehid olmuş ve Suşehri'nin Abdurrahman köyüne defnedilmiştir.  Sultan Tuğrul Bey zamanında Çağrı Bey'in oğlu Yakuti Bey komutasında bir kol 1058 tarihinde Karahisar bölgesine akınlar tertip etmiş, daha sonra Mengücük Gazi buraları 1074 tarihinde fethetmiştir. 1080 yılında Trabzon beyi Gabras Ermeni ve Gürcü beyleri ile Danişmendliler üzerine yürümüş ve Karahisar civarını zabtetmiştir.  Nitekim 1106 tarihinde Karahisar bölgesinde Gregory Taranites hüküm sürmekte idi.

Osmanlı idaresi öncesinde Suşehri bölgesinde Mengücük Beyliği (1080-1288), Türkiye Selçukluları (1077-1308), Eretna Beyliği (1335-1381), Kadı Burhaneddin Ahmed Beyliği (1381-1398) hüküm sürmüştür. Malazgirt savaşından sonra Horasan bölgesinden gelen Türk boyları Suşehri bölgesini yurt tutmaya başlamışlardır. Uzun yıllar süren Selçuklu-Bizans, Selçuklu-Moğol mücadelelerinde Anadolu harap ve bitap düşmüştür. 

Türkiye Selçukluları ile Moğollar arasında 3 Temmuz 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşı da bu dağın eteklerinde Suşehri Ovası’nda ve Sarıca düzlüklerinde yapılmış, neticede Moğollara karşı savaşı kaybeden Türkiye Selçukluları tarih sahnesinden silinmişlerdir. Türkiye tarihinde Kösedağ Savaşı kadar ucuz kaybedilmiş bir savaş daha yoktur. Bu savaş neticesinde Anadolu'da yüz yıl sürecek olan Moğol idaresi başlamıştır. Türkler Moğol idaresinde baskı ve katliamlara uğrayacak ve Anadolu birliği kaybedilecektir. Bu yıkımdan Sivas, Kayseri ve Erzurum gibi Suşehri de  kurtulamamıştır. 

Mengücek Beyi Fahreddin Behramşah zamanında (1221-1225) bölgede ilim ve kültür gelişmişti. Eşi İsmetiye Hâtûn âlim ve din adamlarına hürmet ederdi. Rivayete göre Bahaddin Veled ve oğlu Mevlana Celaleddin-i Rumi Malatya'dan Erzincan'a gelmiş ve İsmetiye Hangahında misafir kalmıştır. Bir müddet sonra Akşehirabad'a giden Bahaddin Veled'e Fahreddin Behramşah bir medrese yaptırmış ve kendisi orada bir müddet kalmış ders vermiştir. 1225 yılında Behramşah ölünce Bahaddin Veled Larende'ye oradan da Konya'ya varmıştır. 

Peçeneklerden Helkin ve Zara Oymağı, Komanlar’dan Kolhit Oymağı, Kayı, Avşar, Kızık, Karkın Oymağı ile Eymür, Alayuntlu ve Kınık boylarına mensup Türkler Suşehri, Şebinkarahisar, Alucra ve Koyulhisar yörelerine yerleşmişlerdir. Bunun en belirgin örneği Suşehri ve çevresinde Kayı, Beçene, Avşar köylerinin olmasıdır.

 

OSMANLILAR DÖNEMİ

Suşehri bölgesi Fatih Sultan Mehmed’in Akkoyunlu Uzun Hasan’ı 11 Ağustos 1473'de Otlukbeli'nde yenmesi ile Osmanlı idaresi altına girmiştir. Fatih 30 Ağustos 1473 günü fetihname yayınlayarak Suşehri-Koyulhisar üzerinden Ankara-Kütahya yoluyla İstanbul'a dönmüştür. Şebinkarahisar, Koyulhisar ve Büyük Güzel’e birer cami, Koyulhisar'ın Aşağı ve Yukarı kale civarında Kelkit üzerine iki köprü yaptırmıştır. 

Suşehri ve çevresi Osmanlılar’a kadar çeşitli siyasi çekişmelerin merkezinde kalmış ve sürekli el değiştirmesi sonucunda, siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan hak ettiği yere ulaşamamıştır. Ancak bu dezavantajının yanında, birden fazla milletin aynı coğrafya’da uzun yıllar bir arada yaşaması da, bölgedeki kültürel zenginliği artırmıştır.

İlk olarak 1485 tarihinde yapılan arazi sayımında Rum (Sivas) Eyaleti Karahisar-ı Şarki sancağına bağlı Suşehri ve Akşehirabad nahiye olarak gözükmektedir. Yavuz Sultan Selim döneminde Sivas bölgesinde devlet uzun süren Bozoklu Celal ve Şahkulu, Rumiyeli Nur Halife gibi Türkmen aşiretlerinin isyanları ile uğraşmıştır. Bu isyanları kökünden halletmek için Yavuz İran üzerine sefere çıkmıştır. Kanuni Sultan Süleyman'da 1533 ve 1548-49 yıllarında Irak seferlerine çıkmış Sivas'dan sonra güzergahı olan Abaş  (Şerefiye), Ösekci Kayası, Şahneçemeni, Körboğa dağı, Akşar ovasında Azim çayırı, Akşar sahrası,  Gümüştekin çayırı, Ezbider çayırı,  Baru köyü yakınlarında Çoban Emre'de konaklamıştır.

Evliya Çelebi’de 1640-45 yıllarında Suşehri bölgesini şöyle anlatır: "Koyulhisar’dan yedi saat sonra Doyuran köyüne geldik. Burası mamur 150 haneli Ermeni köyüdür ve Akşar ovasındadır. Bundan sonra Enderes Köyü’ne vardık. Akşar ovasında yüz evli mamur Ermeni köyüdür ve zeamettir. Oradan doğu tarafına giderek Taban Ahmed Ağa çiftliği denilen yere konduk. Çiftlik sahibi Ahmed Ağa bize büyük bir ziyafet çekip Paşa’ya bir küheylan sundu. Diğer hizmetkarlara yirmi at, üç bin koyun, yedi katar katırı, yedi katar maya yollu deve, ve on kese nakit akçede Paşa Efendimize hediye edildi. Öyle büyük bir ziyafet tertip edildi ki dil ile tarifi imkansızdır. Kırk kese ve yetmiş devesi alınarak salıverildi. Hakire de bir atı nasip oldu. Buradan da iki saat giderek Ezbider köyü vardır. Burası da mamur köy olup zeamettir."

II.Bayezid döneminde Karahisar-ı Şarki bölgesinin tahriri (arazi sayımı) yaptırılmıştır. 1413 yılında Çelebi Mehmed tarafından kurulan Rum Beylerbeyliği'ne katılan Karahisar bölgesi, Çaldıran savaşından sonra 23 Ekim 1514'de kurulan Erzincan (Kemah) Beylerbeyliği'ne katılarak beylerbeyi ise Bıyıklı Mehmed Paşa olmuştur. 1535 tarihinde Erzurum Eyaleti teşkil olununca Suşehri bölgeside buraya bağlanmıştır. Akşehirabad Nahiyesi'ne bağlı 105 köy, Suşehri Nahiyesi'ne bağlı ise 27 köy bulunmaktaydı. 

1643 tarihli avarız defterinde Karahisar-ı Şarki Sancağı'nın Suşehri, Akşehirabad ve Yakacık adıyla üç nahiyesi vardı. İlk nüfus sayımının yapıldığı 1831 yılında ise Karahisar-ı Şarki Sancağı ile birlikte Suşehri nahiyesi Trabzon Vilayeti'ne bağlıdır. 1864 yılında yürürlüğe konulan vilayet nizamnameleri ile kaza haline sokulan Suşehri Sivas’a bağlanmış ve Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar bu durumunu muhafaza etmiştir. 

Suşehri adıyla bir köy veya yerleşim yeri yoktur. Suşehri Türkler’in bugünkü Gölova ile köyleri civarındaki bölgeye verdikleri isimdir. O dönemlerde Suşehri adı, coğrafi bir terim, idari ve İstatistik birim adıdır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Andiryas’ın  (Enderes) kasabasının ismi Suşehri’ne çevrilmiştir.

Cumhuriyet ilanı ile sancakların vilayet yapılması üzerine Şebinkarahisar vilayet olmuş 1933 yılında ise Şebinkarahisar Vilayeti'nin kaldırılması ile Suşehri ve Koyulhisar kazaları Sivas Vilayeti'ne bağlanmıştır. 

Suşehri’nde Horasan Erenleri yörenin Türkleşmesi için büyük çaba sarf etmişlerdir. Bunların başında Köse Süleyman gelir. Köse Süleyman Süleyman Ocağı’nın kurucusu Yunus Mukri’nin oğlu olup Selçuklu komutanı değildir, yöre halkını ve Çepnileri irşatla görevlidir. Türbesi Sis (Çataloluk) köyünün Anuhlu Yaylası'ndadır. Her yıl Temmuz ayında Köse Süleyman türbesi ziyaret edilip çeşitli etkinlikler düzenlenir. 

1872 yılında Suşehri’nin kaymakamı Süleyman Bey, naibi ise Abdullah Hulusi Efendi'dir. 2 Nisan 1872 yılında Gönüloğlu Mehmed Bey'in arazisine konak yaptırılarak hükümet idaresi Ezbider'den Suşehri'ne nakledilmiştir. Ağvanis (Gölova) ve Ezbider ise Suşehri'ne bağlı nahiye olarak kalmışlardır. 

Suşehri yöresine doğudan da büyük göçler olmuştur. Özellikle 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi ve 1914 Birinci Dünya Savaşı'nda Rus idaresini altına giren Müslümanlar zorla göç ettirilmiş veya Ruslar tarafından göçe zorlanmıştırlar. 1914 yılı ve sonrası özellikle Erzurum, Aşağı Pasinler ahalisi ile Artvin Yöresi halkı Bayburt, Kelkit, Alucra, Şebinkarahisar, Suşehri, Zara, Hafik yolunu takip ederek iç bölgelere göçmüşlerdir. Bu dönemde doğudan Suşehri’ne 1772 göçmen gelmiştir. Bu gelenler Güneyli, Karaağaç, Solak, Bostancık, Yeşilyayla, Akıncılar, Taklak, Karacaören, Yoncalı, Şaryeri ve Camili köylerine yerleştirdiler. 1916 yılında Erzincan'ın düşmesi üzerine Temmuz ve Ağustos aylarında Suşehri’ne 20.645 Muhacir gelmiştir. Bu kadar kalabalık görünmesinin nedeni Suşehri’nin yol güzergahı üzerinde olmasıdır ve 3. Ordu karargah merkezi olarak güvenli bir yer olmasından kaynaklanır. 24 Temmuz 1916’da 3. Ordu Karargahı Suşehri’ne taşınır ve kumandanı Vehip Paşadır. Bu muhacirler daha sonra iç bölgelere sevkedilmeye çalışılmıştır. Suşehrili vatandaşlarımız gelen bu göçmenleri gayet iyi karşılamış, kapılarını onlara açmış, aşını ve ekmeğini onlarla paylaşmıştır.

1915 Tehcir kanunu ve 1924 mübadele anlaşmaları ile doğudan Erzurum muhacirleri batıdan ise Yunanistan mübadilleri boşalan Rum ve Ermeni köylerine iskan edilmişlerdir. 1915 tarihli nüfus sayımında Suşehri'ne bağlı 138 köyde toplam 34.682 nüfus olup bu nüfusun 21.923'ü İslam, 10.925'i Ermeni, 1.784'ü Rumdur. Suşehri merkezinde ise 886 hanede 1.413 Müslüman, 2.118 Ermeni, 91 Protestan toplam 3.622 kişi yaşamakta idi. 

SUŞEHRİ’NDE VAKIFLAR

Osmanlı’da vakıflar yüzyıllar boyunca özellikle barınma, eğitim, sağlık hizmetleri başta olmak üzere sosyal dayanışmayı güçlendiren, toplumsal ihtiyaçları karşılayan hayır kurumlardır. Suşehri’nde en çok görülen vakıf çeşitleri zaviyelerdir. Bölgemizde çoğunlukla Horasan erenlerinden birçok şahıs vakıf ve zaviye tesis ederek bölgemizin Türkleşmesini ve İslamlaşmasını sağlamışlardır. Kurulan bazı vakıflar şunlardır: 

 

1- Kara Yakup Gazi Zaviyesi Evkafı.

 2. Pardu Zaviyesi Vakfı.

3. Şeyh yaramış Zaviyesi

4.salur dede Zaviyesi

5.Çoban Emre Zaviyesi

6. Şeyh Behlül Zaviyesi

7.Şeyh Bahaddin Zaviyesi

8. Yusuf Şeyh Zaviyesi Vakfı

9.Ulaş Oluğu Zaviyesi  ( Hasan Gönenç Zaviyesi)

10. Karnus Köyü Camii

11.Hasan Fakih Malikanesi

12. Belkis hatun  (Bal) Camii

13. Ağca Halil  (Ağcaağıl)  Malikane Vakfı

14. Akviran Camii.

15- Asab Karyesi Malikane Vakfı  (Olucak Köyü).

16- Mehmed Abdal Zaviyesi Vakfı Hördük- Sapanlı köyünde

17- Abdurrahman Camii.

18- Dündar şeyh zaviyesi

19- Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi. (Ezbider)  (L.Kürşat Kırca )

 

SUŞEHRİ’NDE EĞİTİM

Osmanlı'da tanzimat öncesi köylerde sıbyan okulları vardır. Tanzimat ile birlikte bu okulları ibtidai adını aldı ve kasaba merkezlerinde rüştiye açılması için karar verildi. 

1870-1871 tarihli ilk Sivas vilayet salnamesinde Suşehri nahiyesinde 27 islam mektebinde 552 talebe, Akşehirabad nahiyesinde 44 İslam mektebinde 782 talebe bulunmaktaydı. Akşehir-i Abad'da 2 Rum, 8 Ermeni mektebi, Suşehri nahiyesinde ise 2 Rum mektebi bulunmaktadır. Daha sonra yapılan düzenleme ile bin haneden fazla olan yerlere de idadi (lise) açıldı. Suşehri'nde ise rüşdiye (Ortaokul) 1889 yılı başında açılmış olup ahali yardımıyla yapılan okula aylık 200 kuruş maaşla Sivas Darülmuallimin (öğretmen okulu) mezunlarından Ahmet Efendi tayin olunmuştur. Lakin ödeneksizlikten 1896 yılında kapanma aşamasına gelmiş isede kazanın ehemmiyeti sebebiyle bu sorun aşılarak eğitime devam ettirilmiştir. 

1903 tarihli Sivas Vilayet Salnamesi'ne göre Karahisar-ı Şarki Sancağı'na bağlı 5 kazada (merkez, Suşehri, Hamidiye (Mesudiye), Koyulhisar, Alucra) rüşdiye mektebleri açılmıştır. Suşehri kazasında 1 rüştiye, 22 gayrimüslim mekteb, 29 islam ibtidai (ilkokul) vardır. 1910 yılında ise Karahisar-ı Şarki merkezinde idadi (lise) açılmıştır.

 

ATATÜRK’ÜN SUŞEHRİ ZİYARETLERİ

Atatürk Suşehri’ne üç defa uğramıştır, ilki 28 Haziran 1919 Erzurum kongresine giderken Mehmet Ali Efendi konağına misafir olmuş, aynı zamanda Suşehri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Suşehri Şubesi’nin kurulmasına vesile olmuştur. Cemiyetin başkanlığına Mehmet Ali Efendi getirilmiş, Çeçenzade İsmail Hakkı Efendi ise Erzurum Kongresi’ne delege seçilmiş ve Kongrede Suşehri’ni temsil etmiştir. Atatürk Erzurum Kongresi dönüşünde 1 Eylül 1919 ikinci defa Suşehri’ne uğramış bu tarih aynı zamanda Suşehri’nin mahalli bayram günü olarak kabul edilmiştir. Üçüncü gelişi ise 28 Eylül 1924 yılında Erzurum dönüşünde Suşehri’ne eşi Latife hanım ile birlikte uğramış, Suşehri halkı coşkulu bir şekilde Ata’sını karşılamıştır. Geceyi yine Mehmet Ali Konağı'nda geçirmiştir. Bu gezisinde Suşehri’ne yeni gelen mübadil vatandaşlarımızdan Rızvan Ağalardan Gülce Nene’nin Latife hanımla sohbeti takdire şayandır.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE SUŞEHRİ

Birinci Dünya savaşında 3. Ordu karargah merkezi olan Suşehri halkın iç bölgelere göç etmesi ile şehir harabe haline gelmişti. Cumhuriyet döneminde sağlanan sulh ortamı sayesinde verimli ovasının bereketiyle Suşehri kalkınmaya başlamıştır. Arazisinde arpa, buğday, mısır, darı, patates, fasulye, pamuk, afyon, tütün ekimi yapılmakta olup ipek ve tütün üretimi de teşvik edilmiştir. Her türlü sebze üretiminin yapıldığı ilçede hayvancılıkta hızla gelişme göstermiştir. Hayvanlardan süt, yün ve keçi kılı üretimi yapılmaktaydı. 1928 yılı salnamesine göre Suşehri'de Hilal-ı Ahmer (Kızılay), Himaye-i Etfal (Çocuk-Esirgeme), Türk Ocağı, Tayyare Cemiyeti ve Muallimler Birliği'nin şubeleri vardır. Emin Reşid, Hacı Raif, Abdülbakioğlu Mustafa ve Nevzat isimli bakkal dükkanı işleten kişiler ile Hafız Fehmi, Recep, Saidzade Mehmed, Sabri ve Osman isimli tuhafiye dükkanı işleten ticaret erbabı vardı. 

 Lozan mübadele anlaşması ile Şebinkarahisar Vilayeti'ne 8.788 Kayalar mübadili iskan edilmiştir. (Kızılay) Suşehri ve köylerine ise 824 aile (yaklaşık 4.000 nüfus) gönderilmiş ve bunlardan 160 hanesi Suşehri Kemalpaşa Mahallesi'ne yerleştirilmiştir. Kayalar'ın Katransa, Kırımşa, Kozluköy, Voyvodina, Uçana, Haydarlı, Karaağaç, Çalcılar, Koçana köylerinden gelen mübadiller gemilerle Giresun'a çıkarılarak oradan Şebinkarahisar yoluyla Suşehri'ne gelmişler ve ağırlıklı olarak Yeşilyayla, Bostancık, Eskişar, Gözköy, Uluçukur, Ağvanis, Abana, Ağıl, Esenyaka ve Şaryeri köylerine iskan edilmişlerdir. Mübadiller için ayrıca Suşehri merkezinde iktisadi evler yaptırılmıştır. (1927) Doğudan gelen Erzurum (Pasin, Narman, Bayburt) ve Ahıska muhacirleri sayısı ise 1772 olup (1934) bunlarda Sis, Gemin, Mehniyar, Aşağı Ezbider, Yeşilyayla, Bostancık, Dumliç, Avsundu, Sevindik ve Ezbider gibi yerlere yerleştirilmiştir. 

Suşehri 18 Mayıs 1919 saat 8.40 civarında yaşanan 6.1 şiddetindeki büyük depremde 64 kişi ölmüş 1357 ev zarar görmüştür. Suşehri ovası da jeolojik hasara uğramıştır. Suşehri merkezinde 638 hanede 3010 kişi yaşarken 242 hane zarar görmüştür. (yaklaşık üçte biri) 19 köyde 545 hane tamamen yıkılmıştır. 27 Aralık 1939 depreminde ise Suşehri'nde can kaybı 3568 kişi olarak tespit edilmiştir (İlyas EGE) 1935 sayımına göre Suşehri merkezinde 3.420 toplamda 32.646 nüfus yaşamakta idi. 

20 Mayıs 1933 tarihli ve 2197 nolu kanun ile Suşehri Şebinkarahisar Vilayeti'nden ayrılarak Koyulhisar kazası ile birlikte Sivas'a bağlanmıştır. 29.2.1972'de Gölova'da belediye teşkilatı kurulmuştur. Akıncılar 20.05.1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla Gölova ise, 09.05.1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla ilçe Olarak Suşehri’nden ayrılmışlardır. 

Zamanla E-80 yolunun standardının artması, Gemin–Zara yolunun trafiğe açılması ve bu yolla Suşehri’nin Zara üzerinden E-100 karayoluna bağlanması Suşehri’ne büyük avantajlar sağlamıştır. Şimdiki durum ise Suşehri doğu-batı, kuzey-güney yönlerinde muazzam yollarla örümcek ağı gibi kasaba ve şehirlere bağlanmıştır.

Cumhuriyet döneminde 1934'de 6 ilkokulu olan şehirde, Suşehri Ortaokulu 1950’de Suşehri Lisesi ise 1965 yılında hizmete girmiştir. Son yıllarda ilçemiz hızla okullaşmaya gitmiş, birçok meslek lisesi, bir Anadolu lisesi ve meslek yüksek okulu ile birlikte çok sayıda ortaokul ve ilkokul ile eğitim ve öğretime devam etmektedir.

Suşehri'nde Aksu Köyü Köse Süleyman Ziyaret Tepesi, Suşehri Eski Küçükgüzel köyü Antik Yerleşimi, Yeşilyayla-Boyalıca Nekropol Alanı arkeolojik sit alanları, Bal (Belkıs) Hatun Cami, Çataloluk köyü Havariler Manastırı, Güngören köyü Mezarlığı ve Şerif Ağa Konağı anıt eser olarak kabul edilmiştir. 

Suşehri nüfusunun tarihi gelişimi:

(1990 yılında Gölova ve Akıncılar ayrı ilçe olmuştur.)

Yıl

Merkez

Belde

Toplam 

1835

1490

18306

19796

1881

2062

23816

25878

1915

3871

32427

36298

1927

2877

23491

26368

1935

3037

28866

31903

1940

3716

27604

31320

1945

4223

30516

34739

1950

4994

34546

39540

1955

5086

43358

48444

1960

6426

47615

54051

1965

7063

49864

59927

1970

9963

51014

60977

1975

10863

50191

61054

1980

11548

46541

58099

1985

14961

27241

42202

1990

23202

23641

46843

2000

25137

19594

44731

2007

13941

13474

27415

2014

15135

10956

26091

 

 

  1. Roma imparatorluğu döneminde Suşehri bölgesine Nikopolis haritası. Jean Baptiste Bourguignon D'anville yaptığı 1764 tarihli haritadan.